Şahsi borçtan dolayı şirket malları haczedilir mi?

Eskişehir Avukat ve Hukuk Hizmetleri

İcra ve İflas Hukuku

Şahsi borçtan dolayı şirket malları haczedilir mi? Eskişehir İcra ve İflas Hukuku Avukatı tarafından | 21 Mayıs 2021 tarihinde yazıldı.

Şahsi borçtan dolayı şirket malları haczedilir mi?

Şirket ortaklarının şahsi borçlarından dolayı şirket mallarının haczedilip haczedilemeyeceği konusu önem arz etmektedir. Bazen şirket ortakları, şirketin mal varlığı olmasına rağmen şahsi borçlarını ödememektedir. Bu gibi durumlarda şahsi borcun şirket mallarından haczedilip haczedilemeyeceği sorusu sıklıkla sorulmaktadır. Eskişehir ilinde şirket avukatı ve icra avukatı olarak müvekkillerinize hizmet veren Avukat Oğuz Özdemir Hukuk Bürosu olarak konu ile ilgili birkaç Yargıtay kararı paylaşacağız. Yargıtay kararları özetle; şirket ortağının şahsi borçlarından dolayı doğrudan şirket mallarının haczedilemeyeceği yönündedir. Buna göre Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/661 E. 2016/1136 K. sayılı kararında ”

DAVA

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Davacı 3.kişi vekili 4.6.2013 tarihinde, müvekkili şirkete ait menkullerin haczedildiğini, borçlunun şirketin ortağı olduğunu, şirket ortağının şahsi borcundan dolayı şirkete ait malların haczedilemeyeceğini belirterek istihkak iddialarının kabulüyle haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. (İstihkak davası hakkında bilgi almak için tıklayınız)

Davalı alacaklı vekili, müvekkili ve müşterek çocukları için belirlenen nafakanın tahsili için icra takibi başlattıklarını, hacizden sonra, davacı şirketin kasıtlı olarak istihkak iddiasında bulunduğunu, davayı uzatmaya yönelik olduğunu bu sebeple davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, istihkak davasının reddine karar verilmiş karar davacı üçüncü kişi şirket vekilince temyiz edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun 33. maddesi gereğince, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğinde, olup, Mahkemece de bu nitelemeye göre, yargılama yapılarak karar verilmiştir.

Dava konusu takip, nafaka borcu sebebiyle başlatılmış olup, şirket ortağı borçlunun, şahsi borcu niteliğindedir. 6102 Sayılı TTK’nın 133. maddesi uyarınca ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesh olunmuşsa tasfiye payından henüz bilanço düzenlenmemişse, bilançonun düzenlenmesi sonucu borçluya düşecek kar ve tasfiye payından veya borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun taşınırlara dair hükümleri uyarınca haczedilmesi yolu ile ya da ortağın şirketten olan diğer alacaklarından alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini haizdir. Bunun dışında şirket ortağı borçlunun şahsi borcu sebebiyle şirkete ait malvarlığının haczedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın temyiz edene iadesine, 25.1.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Şirket borcundan dolayı şirket ortağı şahsen sorumlu mudur?

Şirketin borçlarından dolayı şirket ortağı veya müdürünün şahsen sorumlu olup olmadığı sorusuna ise yine bir Yargıtay Kararı ile cevap verilebilir. Yargıtay 3. Hukuk 2014/411 E. 2014/8226 K.  sayılı kararında ”

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin İngiliz vatandaşı olup İngiltere’de ikamet ettiğini, Türkiye’de ev sahibi olmak amacıyla yüklenici ve satıcı sıfatına haiz davalı şirket ile irtibata geçtiği ve davalı tarafın gösterdiği broşürlerden seçtikleri Didim ilçesi Akbük köyü Köyiçi mevkiinde inşaa edilen 285 ada 3 parselde kayıtlı B blok zemin kat 1 numaralı bağımsız bölümü satın almak için davalı şirket ile 26.11.2007 tarihinde sözleşme düzenledikleri, sözleşme sonrası müvekkilleri davalı tarafa 29.800 GBP tutarında ödeme yaptıkları, müvekkilinin yakalandığı ölümcül hastalık sebebiyle davalı taraf ile akdetmiş olunan sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığı ve şimdiye kadar ödediği miktar olan 29.800 GBP’nin iadesini talep etmesine rağmen iade edilmediği için Didim İcra Müdürlüğünün 2010/1285 Esas sayılı dosya ile 29.800 GBP karşılığı 80.111,00 TL tutarın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ancak davalılar tarafından itirazda bulunulduğundan takibin durduğunu belirterek davalı borçluların Didim İcra Müdürlüğü 2010/1285 Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının iptali ile takibin devamına alacağının %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; ilamsız takip yapılamayacağı, davacının hastalık durumunun taraflarca düzenlenen sözleşmeden sonra ortaya çıkan bir durum olmadığı, sözleşmenin imzalandığı dönemde de bu durumun bilindiği, bu sebeple davacının tazminat talebinin haksız olduğu, talep edilen alacağın büyük bir kısmının zamanaşımına uğradığını bu sebeple davanın reddine karar verilmesini ve davacı tarafın % 40’dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini bildirmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile, Didim İcra Müdürlüğünün 2010/1285 Esas sayılı dosyasına davalıların yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, İcra inkar tazminatına yönelik taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Dava, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanan alacak isteminden ibarettir. Sebepsiz zenginleşme davasının konusu, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kimsenin, bu zenginleşmeyi hak sahibine geri vermesidir. Müspet zenginleşme, kendi içinde aktifin artması ve pasifin azalması şeklinde gerçekleşir. Borcu ortadan kaldıran her işlemde zenginleşenin malvarlığının pasif kısmı azaltılmış ve bu oranda da davalı zenginleşmiş olur.

Sebepsiz zenginleşme davası kişisel nitelikte bir davadır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan, zenginleşen kimsedir. Söz konusu borç ilişkisinde zenginleşenin mal varlığının kendisi aleyhine artmış olan kimseye de alacaklı, hak sahibi veya davacı adı verilir. Sebepsiz zenginleşme kurumunun en temel özelliği şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme olduysa ona karşı talepte bulunulması gerekir.

Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir ( Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 231-232; Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s. 307 ).

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca tüzel kişilere fiil ehliyetine sahip olabilme yeteneği sağlanmıştır. Yine aynı Kanunun 50. maddesine göre “Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar.” kuralı konulmuştur.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 50. maddesinde kullanılan organ kavramının özel hukuk tüzel kişileri için ne şekilde uygulanacağı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1. ve aynı Kanunun 125 ve 126. maddesinde düzenlenmiştir. Tüzel kişilik ve ehliyet başlıklı 125/1; Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir. 125/2; Ticaret şirketleri, Türk Medenî Kanununun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar saklıdır. Uygulanacak kanun hükümleri başlıklı 126/1. maddede ise; Her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak şartıyla, Türk Medenî Kanununun tüzel kişilere dair genel hükümleri ile bu Kısımda hüküm bulunmayan hususlarda Türk Borçlar Kanununun adi şirkete dair hükümleri her şirket türünün niteliğine uygun olduğu oranda, ticaret şirketleri hakkında da uygulanır.

Somut olayda, taşınmaz satışına dair 26.11.2007 tarihli sözleşme davacılar ile davalı şirket arasında düzenlenmiştir. Davalılardan B. S.’ın diğer davalı şirketin müdürü olduğu ise dosya kapsamı ile sabittir. Yasal olarak şirket müdürlerinin şirket adına yapmış oldukları işlemlerden ötürü kişisel olarak sorumlu tutulmaları olanaklı değildir. Bunun tek istisnası TTK’nu 644. maddesi delaletiyle 553. maddesine göre şirketi zarara uğratma kastının varlığı halinde ancak davalı şirket yetkilisinin kişisel olarak sorumluluğu cihetine gidilebilir.

O halde mahkemece, davaya konu borcun doğumuna sebep olan sözleşmenin davacılar ile davalı şirket arasında gerçekleştiği, davalının bu borcu kişisel olarak ödemeyi taahhüt etmediği ve kişisel olarak hesabına yatırılmış bir para bulunmadığı, kefalet vermediği gözetilerek icra takibine konu alacak yönünden davalı B. S.’ın ( şirket müdürü ) sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir şeklindedir. Bu kararda da şirketin borcundan dolayı şirket müdürünün sorumlu olmadığı açıkça vurgulanmıştır. 

Saygılarımızla

Eskişehir Şirket Avukatı  Oğuz Özdemir

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için büromuzla veya avukat bir meslektaşımız ile bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz. İletişim için tıklayınız.

Bu site sadece bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, sitede yer alan bilgilendirmeler Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.

 

 

Saygılarımızla
Avukat Oğuz Özdemir Hukuk ve Danışmanlık Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda İcra ve İflas Hukuku kategorisinde yer alıp, İcra ve İflas Hukuku Avukatı tarafından hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için büromuzla veya avukat bir meslektaşımız ile bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz. İletişim için tıklayınız.

Bu internet sitesindeki her türlü bilgi Eskişehir Barosuna kayıtlı Oğuz Özdemir Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirtilen ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Eskişehir Avukat ihtiyaçlarınız için bize ulaşarak hukuki sorunlarınız için destek alın. Avukat Eskişehir ve Çevre İllerde yaşayacağınız hukuki yardım ve ihtiyaçlarınızda, Eskişehir Avukat Oğuz Özdemir Hukuk Bürosu olarak Eskişehir Avukat ekibiyle iletişime geçebilirsiniz.