HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (HAGB) KARARI NEDİR?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, daha önceden kasıtlı bir suçtan ceza almamış olan sanıklar yönünden işlemiş olduğu iki yıl veya daha az süreli hapis cezaları bakımından uygulanabilmekte olup suçun kasten veya taksirle işlenmesinin bir önemi yoktur. HAGB kararı adli para cezalarında da uygulanabilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, adli para cezasının doğrudan verilmesidir. Hapis cezasının çevrilmesi şeklinde verilen adli para cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. HAGB kararı; sanığın cezasını, cezaevi yerine toplum içerisinde çekmesini sağlayan bir karardır. Yani amacı sanığı ıslah etmektir. Eğer kanundaki şartlar sağlanırsa ve belirtilen denetim süresi içerisinde sanık kendi yükümlülüklerine uygun davranırsa işlediği suç bakımından herhangi bir sorumluluğu doğmayacak olup herhangi bir ceza almayacaktır. Erteleme, takdiri indirim gibi bireyselleştirme kurumlarında mahkeme kararı birtakım hukuki sonuçlar doğururken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda ortada sonuç doğuracak bir mahkeme hükmü yoktur. Mahkeme, hukuk sisteminde sonuç doğuracak şekilde kararını henüz açıklamamış, açıklamayı geri bırakmıştır. Eskişehir ceza avukatı Oğuz Özdemir olarak müvekkillerimize ceza dosyasında hizmet vermekteyiz.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar Nelerdir?
Makale İçeriği Neleri İçerir?
- İki yıl üstü süreli hapis veya adli para cezası gerektiren suçlar.
- Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar.
- 6222 sayılı kanun kapsamındaki suçlar.
- Şike ve teşvik suçları.
- 477 sayılı kanun kapsamında disiplin suç ve cezaları.
- İmar Kirliliğine neden olma suçu.
- İcra İflas Kanunu’nda yer alan suçlar
- Disiplin hapsi ile tazyik hapsi gerektiren fiiller
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları Nelerdir?
- Hakkında HAGB kararı verilecek sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmaması
Sanığın kasten işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyeti varsa hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi mümkün değildir. Önceki mahkumiyetinin hapis cezası veya adli para cezası olmasının veya cezanın miktarının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Sanığın önceki mahkumiyetine esas suçun kasten işlenmiş olması hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel olması yönünden yeterlidir. Buna karşılık taksirle işlenmiş olan suçlar bakımından ise sanık hakkında önceden kesinleşmiş mahkumiyet kararı olsa bile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi mümkündür.
- Suç Nedeniyle Mağdurun Uğradığı Zararın Giderilmesi
Suç nedeniyle oluşan zarardan kasıt, doğrudan suçun neden olduğu maddi zararlardır. Manevi zararlar uğranılan zarar kapsamında değildir. Zararın giderilmesi, zararın konusu olan şey aynen verilebiliyorsa aynen iade yoluyla, aynen iade edilemeyecek bir şey ise tazmin suretiyle giderilmesi yoluyla mümkün olur.
Mağdurun uğradığı zararın tamamen değil, kısmen giderildiği hallerde ise HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun HAGB kararı verilmesine ayrıca ve açıkça rıza göstermesi gerekmektedir. Aksi takdirde sanık hakkında HAGB hükümleri uygulanamayacaktır. Ancak bazı suçların özelliği gereği, kamunun veya kişilerin suç nedeniyle uğradığı bir zarar mevcut olmayabilir. Bu gibi durumda uğranılan zararın giderilmesi koşulu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için şart olmaktan çıkar.
- Mahkemece Sanığın Tekrar Suç İşlemeyeceği Kanaatine Varılması
- Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Onay Vermesi
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi
HAGB kararı verildiği durumlarda sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. Bu süre 18 yaşından küçük çocuklar için 3 yıldır.
Sanık denetim süresi içinde kasten bir suç işlemez ve belirlenen diğer yükümlülüklere de uygun hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir. Ancak buna karşılık sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya belirlenen yükümlülüklere aykırı hareket ederse mahkemece açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır. Sanık hakkında açıklanan ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez veya ertelenemez.
Denetim süresi içinde suç işlemediği halde hakimin belirlediği denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkındaki hükmün de açıklanmasına karar verilir. Ancak, bu durumda hükmü açıklayan mahkeme sanığın cezasının yarısına kadar olan bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir. Mahkeme, koşulları varsa suç işlemeyen ancak yükümlülüklere aykırı davranan sanık aleyhine hükmedilen hapis cezasını erteleyebilir veya adli para cezası gibi seçenek bir yaptırıma çevirerek yeni bir mahkumiyet hükmü de kurabilir.
HAGB Kararına Karşı İtiraz Nasıl Yapılır?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Ancak HAGB kararına karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılabilmesi mümkün değildir. HAGB kararına yapılacak itiraz kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle yapılabilir. Bunun üzerine kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. Buna karşılık mahkeme, kararına yapılan itirazı yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir. Konu hakkında detaylı bilgi almak için Eskişehir ilinde faaliyet gösteren hukuk büromuza başvurabilirsiniz.
HAGB Kararı İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 24.12.2018 Tarih ve 2017/7422 Esas – 2018/7718 Karar sayılı kararı “5271 sayılı CMK ‘nın 231/12. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının, 5271 sayılı CMK’nın 267 ile 271. maddeleri arasında düzenlenen ve olağan kanun yollarından olan itiraz kanun yoluna tabi olduğu, Ceza Muhakemesi Kanununda itiraza ilişkin düzenlemeler arasında ceza miktarı yönünden karar verme yasağına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, aleyhe bozma yasağına ilişkin olarak düzenlemenin, olağan kanun yollarından olan temyize ilişkin hükümlerin yer aldığı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 326. maddesinin 4. fıkrasında ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde belirtildiği, bununla birlikte ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak yasaklanan ve kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş olan bir fiilin, kanunda yer alan ve söz konusu fiile en çok benzeyen suça ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle cezalandırılması şeklinde tezahür edebilecek kıyas metodunun ceza hukukunun aksine ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbest olduğu ve ceza muhakemesi hukukunda genişletici yorum yapılabileceği gözetildiğinde aleyhe bozma yasağının düzenlediği 5320 sayılı Kanunun 8. Maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin, itiraz kanun yolunda uygulanması mümkün olduğundan, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine yalnızca sanık tarafından itiraz kanun yoluna başvurulduğu, bu sebeple aleyhe değiştirme (bozma) yasağı gereği ilk verilen ceza miktarından daha fazla cezaya karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı..” Eskişehir ceza avukatı Oğuz Özdemir olarak müvekkillerimize Eskişehir ve civar illerde hizmet vermekteyiz.
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.06.2019 Tarih ve 2016/468 Esas – 2019/502 Karar sayılı kararı CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.”
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 Tarih ve 2008/11-250 Esas – 2009/13 Karar sayılı kararı “Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır.”
T.C. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 30.05.2018 Tarih ve 2018/3963 Esas -2018/10131 Karar sayılı kararı “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 gün 842-100;10.04.2012 gün 479-145 ve 08.05.2012 gün 449-186 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanığın mağdura yönelik eylemi neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu; bununla ilgili katılan tarafından sarfedilen en azından hastaneye gidiş geliş masraflarının ödenmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi şikayetçilerin şikayetinin devam edip sanıklar tarafından zararlarının giderildiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından olduğu kabul edilen suçun işlenmesiyle mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi şartının yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.”
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.11.2019 Tarih ve 2016/1034 Esas – 2019/647 Karar sayılı kararı “Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.”
Saygılarımızla
Eskişehir Ceza Avukatı Oğuz Özdemir
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için büromuzla veya avukat bir meslektaşımız ile bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz. İletişim için tıklayınız.
Bu site sadece bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, sitede yer alan bilgilendirmeler Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Saygılarımızla
Avukat Oğuz Özdemir Hukuk ve Danışmanlık Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda Hukuk Bülteni kategorisinde yer alıp, Hukuk Bülteni Avukatı tarafından hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için büromuzla veya avukat bir meslektaşımız ile bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz. İletişim için tıklayınız.
Bu internet sitesindeki her türlü bilgi Eskişehir Barosuna kayıtlı Oğuz Özdemir Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirtilen ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanmıştır. Bu Makale Eskişehir Hukuk Bülteni Avukatı Oğuz Özdemir tarafından onaylandı!